Mizaç, birincil olarak biyolojik temelleri olan ve kalıtımdan, olgunlaşmadan ve deneyimden etkilenen durumlardır. Çocukların yaşadıkları durumlarla baş edebilme gücü sahip olduğu mizaç özelliklerine göre değişir. Çocuklar gelişim sürecinde mizaçlarına göre problem çözebilme yeteneği kazanmalıdır. Ebeveynler için en önemli kısım ise çocuğun mizaç özelliklerini fark edip ona uygun bir iletişim yöntemi belirlemesidir.

İki kişi aynı olayı yaşadığında olaylara verdiği tepkilerin bambaşka olmasının temelinde mizaç özellikleri etkili olabilmektedir. Zaman içinde kişinin deneyimleri de üzerine eklendikçe kişilik ortaya çıkar. Bu noktada ebeveynler çocuklarını karşılaştırmamalı, her birini ayrı bir dünya olarak kabul etmelidir. Bazen ebeveynler çocuklarının gelişim dönemlerini karşılaştırarak hem kendilerini kaygılandırmakta hem de çocukta yetersizlik hissine sebep olabilmektedir.

Çocuklar sosyal beceri yönünden da karşılaştırmaya maruz kalabilmektedir. Örneğin bir çocuk girdiği bir oyun ortamında hızlı bir şekilde diğer çocuklar ile kaynaşabiliyorken bir diğer çocuğun ortamın güvenliğini test etmek istediğini ve iletişime geçmek için zamana ihtiyacının olduğunu görebiliriz. Aslında her ikisi de normaldir. Bu aşamada çocuklara ihtiyaçları olduğu ölçüde destek verebilmek ve bunu şefkatli bir noktadan yapabilmek oldukça kıymetlidir.

Bebekler çeşitli mizaç özellikleri ile dünyaya geldiklerinden,onların duygusal ve davranışsal problemler ile dünyaya geldiğini söylemeyiz. Çocuklarda zorlanmaların görülmeye başlanması durumunda onların mizaçlarına uygun davranıp davranmadığımıza bakabiliriz. Ebeveynlerin hedefi hiçbir zaman çocuğun mizaç özelliklerini kendi akıllarındaki ideale göre değiştirmek olmamalı.

“Tereyağını eriten ateş,yumurtayı katılaştırır.”

Ebeveynlerin desteği, çocuğun bu mizaç özelliklerine uygun olarak davranış becerisi kazanması yönünde önemlidir. Özdenetim uzun yıllar içerisinde şekillenebilirken temelini ebeveynlerin etkisinden alır. Bir çocuk mizaç özelliklerinden dolayı korkmaya ve öfkelenmeye daha yatkın olabilir. Bu durumda özdenetim becerisini geliştirmesi yönünde ebeveynleri ve öğretmenleri tarafından uygun şekilde desteklendiğinde altta yatan duygusal tepkisellik özelliğine rağmen bu durumla nasıl başa çıkacağını bilecek ve davranışını bu yönde düzenleyebilecektir.

Özdenetim ilişki içerisinde gelişebilen bir beceridir. Birileri ile konuşmadan dil becerilerimizi geliştiremeyeceğimiz gibi sosyal becerileri de sosyal ilişkiler kurmadan öğrenemeyiz. Çocukların çok sosyal ve girişken olması bir gereklilik değildir fakat arkadaşlarının olması bir gerekliliktir. Bu da çocuğa baskı yaparak değil de ufak adımlarla ilerleyerek mümkün olabilmektedir.

Birey olarak yaşamın içinde zorluklar da kolaylıklar da mevcut. Bu zorluklar içinde çok kuvvetli yönlerimiz de var.Çocuklar da yaşadığı olumsuz deneyimler ile baş edebilmek için gereken kapasiteye sahiptir.

Sevgi ve şefkat bir çok kapıyı açan anahtarlardır. Bir çok bilgi ve yöntem, yanında içtenlikle bu anahtarlar kullanılmadan çocuklar üzerinde işe yaramayacaktır.

Ebeveynler çocuğun kendi olmasına izin vererek onlarla sevgi çemberi içerisinde bir iletişim geliştirilmelidir ve bunu sağlayacak olan şefkat,alan tanıma ve sınır koymayı nasıl yaptığımızdır.

 

Psk. Aslıhan M. Mercan